Son günlerde Kutlu Doğum Haftası üzerine fırtınalar koparılıyor. Birileri ellerindeki medya gücünü de kullanarak Fetö üzerinden Diyanet’e ateş ediyor. Bizce tartışmalar yanlış zeminde yapılıyor. Fetö’den girip bidatten çıktılar. Kaldı ki bu adamlar bidatin dibini bulmaları ile maruf kimseler. Din- iman diyerek yola çıkıp milletin paralarıyla kurulan TV’lerinde dansöz oynatmaya kadar varmışlardı. Bu tartışmayı başlatmalarının bir sebebi de bu seneki Kutlu Doğum temamızın onlara çok dokunmuş olması olabilir mi dersiniz? Zira bunlar geçmişte milletin, “dindar insanlar” diyerek paralarını yatırdıkları finans kuruluşunu batırmalarıyla meşhur olmuşlardı. Gelelim bizim kanaatimize:
1-Kutlu Doğum haftasının mucidi FETÖ’dür iddiası. Bu hususu şahsen araştırmış değilim. Hakikaten bu haftanın mucidi Fetö müdür değil midir bilemem. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığımız en üst düzeyde gerekli açıklamaları yaptı. Buna göre Kutlu Doğum Haftası fikri Diyanet’in özgün fikridir. Birileri Fetö üzerinden Diyanet’e ateş etmesin. Bu ateş edenlerin geçmişe dönük kuyruk acıları olduğu yolunda bilgiler de ayrı bir mevzu.
2-Diyelim ki Kutlu Doğum Fetö’nün fikriydi. Ahmet Taşgetiren abimizin “Namazı-Kur’an’ı Ne Yapsak?” başlıklı yazısında da belirttiği gibi Fetö’den cezaevine girenler orada namaz kılıp Kur’an okuyorlar. Ne yani şimdi namaz kılmadan , Kur’an okumadan vaz mı geçelim!?
3- Bu tartışmayı tedavüle sokan malum takım Diyanet’in sert açıklamalarından sonra Fetö’den tutturamayınca bu sefer BİDAT frekansından girdiler. Efendim neymiş Kutlu Doğum Haftası bidatmış! Olacağı buydu. Olay yanlış zeminde ele alınınca varacağı nokta burası olur. Kutlu Doğum Haftasının dinî olmadığı ilmî olduğu bilinmelidir. Yani namaz-oruç gibi teabbudî değil ki dine ilave sayılsın. Bidat denilen şey dinî olmadığı halde dinin aslındanmış gibi dine sokulan şeydir.
3- Kutlu Doğum haftası Mevlid Kandilinin alternatifi değildir. Nasıl olsun ki!? Bu ülkede her sene Rebî’ul Evvel ayının 11’ini 12’ye bağlayan gece Mevlid-i Nebî olarak tüm camilerde Kur’an tilavetleri, mevlid, ilahiler ve sohbetlerle ihyâ edilir. Nisan ayı geldiğinde de (20 Nisan Efendimizin milâdi doğumu olduğu kabul edildiğinden) Kutlu Doğum Haftası camiler dışında salonlarda açık hava toplantılarında çeşitli etkinliklerle ihya edilir. Yani ikisinin formatı değişiktir. Ama her ikisinde de Efendimiz(sav) anlatılır. Kutlu Doğumda daha detaylı anlatılır. Diyanet İşleri Başkanlığımızca son senelerde hafta için bir tema belirlenip bu tema etrafında programlar tertip edilmesi çok daha güzel oldu. Bu sene “Hz. Peygamber ve Güven toplumu” konusu ele alındı. Böylece Efendimiz ve onun tebliğ etmiş olduğu sahih dini bilgiler daha geniş kitlelere ulaştırılmış oluyor. Bunun neresi yanlış? Muhemmedüni’l-Emîn’i insanımıza anlatmak nasıl bidat olsun?
4-Hicri takvime sabitlenip kutlansa ne olur? Hiçbir şey olmaz.. Nihayette dinin emri değil. Lâkin uygulamada bazı sıkıntılar olur.1989’da ilk başladığında hicri takvime göre kutlanmıştı. 1994’den itibaren artık yaz aylarına gelmesi sebebiyle milâdî 20 Nisan’ı içine alan haftaya sabitlendi. Yaz ortasında düzenleyeceğiniz etkinliklerde okulların tatil olması, insanların tatile ve izne çıkmaları sebepleriyle verim olmayacaktır. Bunun bir de kış mevsimi olacaktır. Hulasa bu mesele dinî değil ilmî mesele olarak görülmeli. Farz edin ki haftanın adı Kutlu Doğum değil de mesela “Hz. Muhammed Haftası” . Ne değişir? Bence fena fikir değil. Haftanın adını ve zamanını değiştirelim bakalım ne olacak? Bu fikri Başkanlığa iletmek lazım. Maksat Allah Rasûlünü ve onun mesajlarını hayata taşımak ise bunun gerisi teferruattır.
5-Mevlid kandiline gelince. Mevlid Kandili de geleneğimizin bir ürünüdür. Zira Hz. Peygamber’in doğumunu kutlamak ne sahabe zamanında ne de tabiîn zamanında vardı. Hz. Peygamber zamanında zaten yoktu. Mevlid-i Nebi kutlamaya ilk defa Kuzey Afrika’da kurulan Şii Fatimiler (909-1171) döneminde başlanmıştır. Yani aslına bakarsanız Mevlid-i Nebî kutlamak bir Şii geleneği olmuş oluyor. Muhtemel ki onlara da batı kültüründen geçmiştir. Daha sonraları Sunnî İslam dünyasına da geçerek yaygınlık kazanmıştır. Diğer taraftan bildiğim kadarı ile, doğum günü kutlamak İslam geleneğinde yoktur. Bu, Hıristiyan batı geleneğine aittir ki oraya da putperest Roma’dan geçtiği söylenir. Yılbaşı kutlamaları da Hz. İsa’nın doğum gününü kutlama temeline dayanır.