Ne zaman yaşlı bir insanımızla bir bardak çay içmeye otursak içtiğimiz çayın kokusuna o insanımızın anıları siner ve o çayı her hatırladığımda anlatılan o anılar gelir aklıma. Önce içimi bir umut kaplar, ancak bu umut bugünü düşündüğümde yayla sisi gibi dağılır gider.
Anlatır yaşla adam: Daha dün gibiydi torun. 4-5 köy bir araya gelir otçu göçü olurdu. Tirebolu’dan, Görele’den gelen yayla göçleri Doymuş köprüsünden, yanık köprüden geçer kırkörenden, depealandan geçer yaylalarına dağılırdı. Tuttuğumuz horonlar, kemençeciler, sığırların tezek kokusu daha dün gibi burnumda. Ne oldu da çocuklarımız gitti buralardan.
Anlatırım yaşla adama: Köylerin nüfusları kalabalıklaştıkça boğazlar doymaz oldu. Ekonomik çaresizlik baş gösterince insanlar teker teker gurbetin yolunu tuttu. Gidenler ya hiç gelmedi ya da yazdan yaza gelip bağını bahçesini topladı gitti.
Bu gidişlerle birlikte otçu göçleri de gitti. Gençlerin iş bulma umuduyla çıktığı gurbet yolculuğuyla birlikte köyler de boşaldı. Sadece bu toprakların kokusuyla büyüyen ve buralardan vazgeçemeyen yaşlılar kaldı. Bu yaşlı nüfus da bu bölgenin coğrafyasının hırçınlığına karşı mücadele edemediğinden hayvancılık da yavaş yavaş bitti buralarda.
Hayvancılığın bitmesiyle birlikte tarımda yavaş yavaş bitmeye başladı. Ormandan açılıp tarla yapılan, mısır, buğday, fasulye, patates ekilen o tarlalar ya orman oldu ya da fındık bahçesi. Mısırın sapını hayvanına yem eden köylü, hayvancılığın bitmesiyle birlikte ihtiyacı kadar tarla bırakıp geri kalanını fındık bahçesi yaptı. Eskiden biçilen çayırlar ormanlaştı. Fındıkta çoğu zaman para etmediğinden harşıt vadisi köylüleri çoğu zaman ekonomik olarak mutlu sona ulaşamadı.
Hayvancılığın ve tarımın bitmesiyle köyler yavaş yavaş boşaldı. Bu boşalma ile birlikte yüzyıllardır harşıt dağlarında yaşayan, yaşatılan kültürde sona yaklaştı gibi.
Köy düğünleri direnmeye çalışsa da şehir merkezlerinde açılan düğün salonlarındaki görsel şovlar bu düğünleri tüketeceğe benziyor.
Harmanlarda yorulmadan 2-3 gün saatlerce oynanan horonların yerini salonlarda 2-3 saat oynanan horonların alması ne acı değil mi?
Köylerdeki düğünlerin bitmesiyle birlikte, çağırıcı geleneğinin yanında kemençeciler de tükenmeye başladı. Öyle ki düğün salonlarındaki orglarla çalınan kemençeye öyle alışmışız ki saf kemençenin sesini unutur olmuşuz. Dereden akın suyun sesi ve yaprak hışırtılarıyla birlikte duymaya alıştığımız kemençe sesinin yerine büyük kolonlardan çıkan ve kulağınızı sağır eden, başınızı ağrıtan o gürültüye alışır olmuşuz.
Öyleki harşıt vadisinin ekonomisini canlandıracak bir yatırım yapılmadığı sürece de bu köyler boşalmaya devam edecek. Belki de gün gelecek o yaşlı adımın anlattıkları masal gibi gelecek hepimize.
Son 30 yılda Giresun’da 7 tane devlete ait fabrika ya içi boşaltıldığı, ya iyi yönetilmediği ya da sahip çıkılmadığı için yok olup gitti. Bu fabrikaların yerine Giresun’a bir çivi dahi çakılmadı.
O yaşlı adamı dinlediğimizde ya da dönüp geriye baktığımızda Harşıt’taki bu yok oluşun temel nedeninin ekonomi olduğunu görüyoruz. Son yıllarda yapılan HES’lerle birlikte iş imkânları gelse bile bu imkânlar geçici olmuştur. Yapılan siyasi yanlışlar nedeniyle de bu HES’leri yapan firmalardan Harşıt yeterince faydalanamamıştır.
Harşıt vadisindeki bu yok oluşa dur demenin yolunu sadikoyu.com da birçok yazar arkadaşımız ile birlikte dile getirmiştik.
Ben şimdi tüm harşıtlılara sesleniyorum. Gün birlik zamanı gün direnme zamanı.
Ey Harşıtlı DİREN,
Harşıt’a Anadolu Lisesinin getirilmesi için diren,
Tirebolu-Kürtün yolunun duble yollar kapsamına alınması için diren,
Harşıt’a Fakülte açılması için diren,
Harşıt-Çatak-Görele gurup yolunun tamamlanması için diren,
Harşıt vadisi tren yolu için diren,
Tirebolu’ya organize sanayi bölgesi yapılması için diren,
Tirebolu’ya liman yapılması için diren,
Harşıt’a hizmet edecek siyasetçileri yetiştirmek için diren,
Çocuklarını her yıl başka ilçelere göndermemek, eğitimini en iyi şekilde harşıtta alması için diren.
Diren Harşıt diyorum çünkü geleceğimizin temellerini bu direnme ile atacağız. Bu direnme ile elde edeceğimiz kazançlarımız beklide bizi gurbetten döndürecek ve sabah köydeki evimizden çıkıp Harşıt’taki, tirebolu’daki, Görele’deki işimize gidip akşam tekrar köydeki evimize döneceğiz. Kapımızda iki ineğimiz, on koyunumuz olacak.
Yayla zamanı eskisi gibi olmasa da küçük otçu göçleri yapacağız. Çocuğumuz Harşıt’taki okuluna köydeki evimizden gidip gelecek. Belki de yeniden ekip dikecek, yeni fırınlar inşa edeceğiz. Değirmenlerde yine sıra bekleyecek, harmanlara sap serecek, düğünler edeceğiz.